İnsanlar asırlar boyunca muhtemel bir salgın riskine karşı hastalığın yayılmasını önlemeye yönelik önlemler almışlardır. Bulaşıcı hastalıkların yayılmasını önlemek için en önemli kıstas hasta insanların diğer insanlardan ayrı tutulmasıdır. Karantina Uygulaması ve Quebec Flaması geçmişi oldukça eskilere dayanan bir uygulamadır.
Bildiğiniz gibi bulaşıcı bir hastalığa maruz kalan şüpheli veya hasta durumdaki insan ve hayvanları, hastalığın en uzun kuluçka devresine eşit bir süre, kimse ile temas ettirmemek mümkün olduğunca uzak tutmak suretiyle alınan önlemlerin tümüne “karantina” adı verilmektedir. Kelimenin kökeni XVII. yüzyıl Venedik aksanında 40 günlük periyot anlamına gelen “quarantena” kelimesinden gelir.
Gemilerle beraber başka ülkelereden başka kıtalardan gelen denizciler limana alınmadan önce hastalık ihtimaline karşı bekletilmesi, ilk olarak Dalmaçya (Adriyatik denizine açılan kıyılar Dalmaçya olarak adlandırılır.) kıyılarında bulunan Venedik kontrolündeki Ragusa (bugün Dubrovnik, Hırvatistan) şehri limanında uygulanmıştır.
Veba Salgını İle Başlayan “Sarı Bayrak”Uygulaması
Büyük veba salgını döneminde başlatılan bu tecrit uygulamalarıyla Ragusa limanına girecek olarak gemilerdeki personel şehre alınmadan önce 30 gün bekletilmekteydi. Bu yüzden uygulamaya önceleri otuz günlük periyot anlamına gelen “trentina” denilmiş; XVII. Yüzyılda bekleme süresi 40 güne uzatılınca kırk günlük periyot anlamına gelen uygulama “quarantena” adıyla anılır olmuştur.
Karantina uygulamasının hangi şartlarda ortaya çıktığını daha iyi anlamak için dilerseniz 1348–1351 yılları arasında Avrupa nüfusunun üçte birini yok eden ve tarihe Kara Ölüm (black plague) diye geçen korkunç veba salgını dönemine dönelim:
Batılıların kara ölüm dedikleri tarihin en büyük veba salgını XIV.yy’ın başlarında Çin’de ortaya çıkar, İpek yolunu takip ederek kısa bir sürede Orta Asya’dan Karadeniz’in kuzeyine kadar yayılır ve 1347’de Kırım’daki Ceneviz kolonisini vurur. Buradan deniz yoluyla önce İstanbul’a, ardından İskenderiye limanına ulaşır ve İstanbul adeta toplu mezara döner. Kahire caddeleri ise cesetlerin taşındığı kanallar görünümündedir, tabut ve kefen ihtiyacı karşılanamaz hale gelir.
Aynı yılın Ekim ayında 12 Ceneviz kadırgası hastalığı Sicilya kıyılarına taşır, 1348’in Ocak ayında ise Kefe limanından gelen kadırgalar Cenova ve Venedik limanlarına ulaşırlar.
Kısa sürede deniz ticareti yoluyla veba hızla Akdeniz kıyılarına yayılarak ulaştığı bütün büyük limanları ve sahil kentlerini etkiler. Akdeniz kıyılarındaki kentler, ahşap gemilerin taşıdığı fareler tarafından adeta istilaya uğrarlar. Hastalık buradan kara yoluyla Avrupa içlerine kadar yayılır. 1348’in haziran ayı itibariyle veba Fransa, İspanya, Portekiz ve İngiltere’ye; bir yıl sonra da İskandinavya kıyılarına ve Almanya’ya ulaşır.
Hastalığın bulunduğu gemilere korsanlar bile dokunmaya cesaret edemiyordu
Özellikle salgının en yoğun olduğu dönemlerde içinde vebalı bulunabileceği düşünülen gemiler limanlara alınmazlar. Zaten herhangi bir limandan demir alan herhangi bir geminin yolcu ve mürettebat sayısını koruyarak başka bir limana ulaşması da mümkün olmamaktadır. Açık denizlerde son mürettebatına kadar vebaya yakalanarak ölen ve sahipsiz bir şekilde sürüklenen hayalet gemilere sıklıkla rastlanılır, bu gemilere hiç kimse, hatta korsanlar bile dokunmaya cesaret edemez diye bilinir.
Vebanın yayılmasını durdurmaya yönelik ilk önlemler Venedikliler tarafından alınır, salgının ilk senesinde sağlık muhafızları atanır ve bunlar hastalıklı evleri tespit ederler.
1403 yılında Venedik’te ilk adı Santa Maria di Nazareth adası üzerine “Lazzaretto” denilen ilk karantina hastanesi kurulur ve adanın ismi “Isola del Lazzaretto Vecchio” diye anılmaya başlar.
Gemiler karantina sonuna kadar bu adada bekletilmekte ve daha sonra limana alınmaktadır; izolasyon kelimesi İtalyanca “isola”, yani ada kelimesinden türemiştir. 1467’de Cenova aynı yöntemi izler ve 1476’da Marsilya’daki cüzam hastanesi veba hastanesine çevrilir.
Gemilerde bulunan kıç ambar ya da kumanyalık olarak bilinen “lazaret” aslında buradan gelmektedir. Eskiden seyir esnasında hayatını kaybeden insanlar için oluşturulmuş bir bölümdür fakat günümüzde malzeme, halat ve araç gereçler için kullanılmaktadır.
Limanlarda ve gemilerde veba salgını olduğunu göstermek için önceleri düz sarı veya siyah bayraklar kullanılıyordu. Salgının ilk zamanlarında hastaların evleri sarı renkle işaretlendiği için zamanla denizcilikte sarı renk veba ve salgın hastalıkların simgesi haline geldi.
Bu nedenle düz sarı renkli Karantina (Quebec) bayrağı ise önceleri geminin veba taşıdığını ve karantinada olduğunu belirtirken, günümüzde geminin temiz olduğunu bildirir ve gümrükleme işlemleri bitene kadar ve bazı durumlarda boğaz geçişlerinde de tokada bırakılması eski karantina günlerinden kalma bir denizcilik geleneğidir. Denizcilik’te bulunan her kural her gelenek gibi; yapılan tüm işlemler bir vakanın sonucudur.
Çok teşekkürler.Nefis bir bilgi derlemesi.Şahsen 42 sene bu bayrağı çektirdim ama doğrusu tarihçesini bilmiyordum